Profesör Doktor Emel Sezer moderatörlüğünde gerçekleşen
panele; Prof. Dr. Ahmet Dağ, Prof. Dr. Alper Sarı, Doç. Dr. Vehbi Erçolak, Dr.
Öğr. Üyesi Yüksel Balcı ve Dr. Öğr. Üyesi Eda Bengi Yılmaz katılım gösterdi.
Panelde açılış konuşması
yapan Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Hakan Öztürk, “Bu
gün burada meme kanseri konusunda farkındalık yaratmak ve bu alandaki son
gelişmeleri paylaşmak üzere bir arada bulunuyoruz. Üniversitelerin misyonu
sadece lisans, lisansüstü eğitim ve araştırma değil, belki de daha önemlisi
toplumla bütünleşmek, toplumu bilinçlendirmek, önemli konularda kanıta dayalı
verilerle ve akılcı yaklaşımlarla farkındalık oluşturmaktır.” dedi.
Açılış konuşmasının ardından
Prof. Dr. Ahmet Dağ, meme kanserindeki risk faktörlerini anlattı.
Değiştirebileceğimiz ve değiştiremeyeceğimiz faktörlerden bahseden Dağ şunları
söyledi: “Meme kanseri kompleks bir kanser. Meme uzuv gibi gözükür ama
sistematik bir organdır. Ailesel meme kanseri sadece yüzde 10. Birinci derece
ve ikinci derece yakınlık elbette büyük risk faktörü taşıyor. Fakat hastaların
yüzde 90’ında ailede sadece kendilerinde görülüyor. Diğer risk faktörleri de
östrojen hormonlarının yoğun olması. Geç menopoza girmek ve erken yaşta adet
görmek riski arttırıyor. Sanılanın aksine doğum yapmak koruyucu da olsa kanseri
önlemiyor. Bunların hepsi değiştiremeyeceğimiz risk faktörleri.
Değiştirebileceklerimiz ise yaşam tarzı. Obezite ve meme kanseri arasında ciddi
bir bağlantı var. Alkol de riski arttırıyor. Egzersiz yapmak ise riski azaltan
faktörler arasında.”
Mastektomi
Her Hastada Uygulanabilir Mi?
Konuşmasının devamında hastaların; meme alınma işlemi
olan mastektomiden korktuklarını ve bu nedenle tedaviye geç başladıklarından
bahseden Dağ, her hastada farklı tedavi uyguladıklarını söyledi. Önceliklerinin
memeyi korumak olduğunu ve gerekmedikçe mastektomi uygulamadıklarını belirtti. Tümörün
meme başına yakın olduğu veya birden fazla bölgede bulunduğu durumlarda ya da
koltukaltına yayılması halinde mastektomi işlemine başvurduklarını anlatan Dağ,
“Burada teraziye hem onkolojik prensibi hem kozmetiği koymak ve üzerine
konuşmak gerekli. Bir memede tümör varsa diğer meme de riske giriyor. Bu gibi
durumlarda karşı memeyi koruma yolunda tedavi uyguluyoruz.” Dedi.
Mamografi
Nedir? Hangi Durumlarda Uygulanır?
Meme kanserinin teşhis süresini anlatan Dr. Öğr. Üyesi
Yüksel Balcı, her kadının 20’li yaşlardan sonra en azından ayda bir kez kendine
elle meme muayenesi yapması gerektiğini vurguladı. Mamogrofik incelemeye 40’lı
yaşlardan sonra başladıklarını belirten Balcı şunları söyledi: “Mamagrofi
memenin x ışınıyla çekilen röntgen filmi. 20 li yaşlardan 40 yaşlara kadar klinik
kontrol, 40 yaşından sonra ise tarama programına girilmesini öneriyoruz. Yaş
arttıkça meme kanseri görülme riski artıyor. Hastalığın oluşumunu engellemeyiz
ancak erken evre dediğimiz kısımda hastalığı saptamaya çalışıyoruz. Mamografi
meme tümörü meme kanallarının içerisindeyken kireçlenme dediğimiz noktasal
kireç tanelerini göstererek erken teşhis de bize yardımcı oluyor.”
Konuşmasının devamında hastaların mamografinin yaydığı
radyasyondan ve acılı bir tetkik olmasından çekindiklerinden bahseden Balcı, x
ışının dozunun oldukça düşük ve normal bir akciğer röntgeninden on kat daha
düşük bir oran olduğunu kaydetti. Mamografide sıkıştırma yapılmasının
nedenlerini; dokunun eşit kalınlığa ve hareketsiz hale getirilerek daha net
görüntü almak olarak açıkladı.
Protez
Meme, Meme Kanserinde Tetikleyici Mi?
Prof. Dr. Alper Sarı, plastik cerrahinin hastaların
tedavi sürecine en başından dahil olmaları gerektiğini belirterek “Özellikle
ameliyat öncesi genel cerrahın bizimle istişare yapmasını bekliyoruz. Ameliyat
planlanırken kesilerin nereden yapılacağı, daha sonra bizim hastanın kendi
dokusunu kullanacaksak o dokuyu kullanabilmemiz hangi anatomik yapıların
korunmasının gerektiğinin konuşulması gerekiyor.” dedi. Protez meme ile ilgili
toplumda yanlış bir algı olduğunu ve silikon memenin kanserde hiçbir rolü
olmadığını söyledi.
Dr. Öğr. Üyesi Eda Bengi Yılmaz ise protez memenin,
meme kanserinde bir tetikleyici olmadığını yineleyerek tedavi sürecinin protez
memede deformasyona yol açarak kozmik sorunlar oluşturabildiğini söyledi.
Meme
Kanserinin Tedavi Sürecinde Hangi Yöntemler Uygulanıyor?
Doç. Dr. Vehbi Erçolak, meme kanserinde pek çok yeni
tedavinin geliştiğini ve her hastada farklı tedavi uyguladıklarını söyledi.
Hormon, aşı gibi yeni gelişen tedaviler olduğunu fakat kemoterapinin de büyük
bir tedavi başarısı olduğunu belirterek şunları söyledi: “Şu anda meme
kanserinde bireyselleştirilmiş bir tedavi uyguluyoruz. Her hastaya kemoterapi
vermiyoruz. Öte yandan immünoterapi kanser hastalarında bağışıklık sistemini
güçlendirerek tedavi edebiliyor fakat meme kanserinde kesin bir tedavisi yok.
Artık bir onkolog, genetik testler yaparak hangi tedavi uygulanacağını
bulabiliyor fakat Türkiye’de birkaç merkezde yapılıyor.”
Dr. Öğr. Üyesi Eda Bengi Yılmaz ise ışın tedavisini her
hastaya uygulamadıklarını, bu tedavinin amacının hastalıklı bölgede hastalığın
tekrarlanmasını önlemek olduğunu aktardı.
Meme
Kanserinden Korunmanın Yolları
Doç. Dr. Vehbi Erçolak, meme kanserinden korunma
yollarının; düzenli egzersiz, aşırı kilodan kaçınma, bağışık sisteminin
kuvvetlendirilmesi, stresten uzaklaşmak ve paraben içeren kozmetik ürünlerinden
uzak durmak olduğunu söyledi.
Türkiye’de
Meme Kanseri Oranları
Doç. Dr. Vehbi Erçolak 2018 yılında dünyada 2.1 milyon
insana meme kanseri tanısı konduğunu ve her yıl yaklaşık 500.000 kişinin bu
hastalıktan hayatını kaybettiğini açıkladı. Kanser olan kadınların dörtte birinin
meme kanseri olduğunu vurgulayan Erçolak, 2000’li yıllardan sonra görülme ve
ölüm sıklığının azaldığını söyledi. Bunun sebeplerinin ise doğum kontrol
yöntemleri için kullanılan hormon tedavilerinin giderek azalmış olması, erken
teşhis için yeni teknikler geliştirilmesi ve tedavi sürecinde yeni ilaçların
kullanılması olduğunu belirtti. 1989’dan sonra Dünya Sağlık Örgütü’nün de
desteğiyle meme kanseri farkındalık etkinliklerinin yapılmasının önemli bir
rolü olduğunu söyleyen Erçolak: “Meme kanseri neredeyse yüzde 95 oranında
tedavi edilebilen bir hastalık bu sebeple kadınların bu konuyla ilgili farkındalık
kazanması çok önemli.” Dedi.
Farkındalık
Yürüyüşü Düzenlendi
Panelin ardından katılımcılar, Mersin Büyükşehir
Belediyesi bandosu eşliğinde pembe tişörtleri, balonları ve pankartları ile
Fenerbahçe meydanından Mersin Marina’ya kadar yürüdüler.
Marina’da son bulan yürüyüş, kadınların bando takımı
beraberinde İzmir marşı ve 10. Yıl Marşı okuması ile devam etti. Marşların
ardından konuşma yapan Mersin Üniversitesi Rektörü Ahmet Çamsarı: “Bu bir
malignensi değil bir hastalık. Her 8 kadından birinde bu hastalık görülebiliyor
ve bu sayı günden güne artıyor. Tabi kadınların yanında erkeklerde de
gözüküyor. Erken tanıyla korkulacak bir hastalık değil. Bunun içinde
farkındalığı artırmamız lazım. Malignensilerin, kanser türlerinin hepsinde bu
geçerlidir. İşte tam da bu hassasiyetle onkoloji hastanemizi yaptık ve
bitirdik. Yaklaşık 2 hafta içinde kadrolarımız da gelirse bu hastanemizin de
açılışını yapacağız. Artık bu sorun içinde vatandaşlarımız başka illere
gitmeyecek. Özellikle ışın tedavisi açısından. Yeni cihazımızla tedaviye
başladık ve çok hassas noktasal atışla tedavi yapabiliyoruz. Bize düşen ne
varsa bu konuda her zaman sizlerin yanındayız. İnşallah yapılan
farkındalıklarla bu ve benzeri hastalıklardan acı olaylar yaşamayız."
dedi.
Çamsarı’nın ardından söz alan Prof. Dr. Emel Sezer “Türkiye’de
rakamlara hâkim değiliz ama sonuçta her sekiz kadından biri meme kanseri riski
ile karşı karşıya. Kadınlar bazen korkudan bazen üşengeçlikten tetkiklerini hep
erteledikleri için hayata geç kalıyorlar. Biz de hastalarımıza ve kadınlarımıza
diyoruz ki korkmayın, lütfen ertelemeyin, geç kalmayın, hayatı yakalayın.“ ifadelerini kullandı.
Etkinlik; onkoloji bölümü doktorlarının da
katılımıyla, dans gösterisi ve müzik ile devam etti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder