10 Ocak 2019 Perşembe

ŞULE ÇET CİNAYETİ

Türkiye'de Kadın Cinayetleri
Geçmiş yıllara baktığımızda; 2015'de 303, 2016'da 328, 2017'de 364 kadın öldürüldü. 2018 yılında ise 440 kadın öldürüldü. Kadın cinayetlerinin yüzde 85’ini eşlerin, sevgililerin, eski eşlerin işlediğini görmekteyiz. Her geçen yıl artan kadın cinayetlerinin temel sebebi şüphesiz ki hukuki yaptırımın yeterli olmamasıdır. İşlenen suçların birçoğunda cezai indirim uygulanmakta, fail hak ettiği cezayı almamaktadır. Mevcut iktidar tarafından yasalarda düzeltme getirmek yerine toplumu daha fazla şiddete sürükleyen hadım, idam gibi cezai yaptırımlar gündeme getirildi. Bu yaptırımların mevcut şiddeti önlemek yerine toplumda büyük bir hezeyan yaratacağını söyleyebiliriz.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ile yaptığım röportajda, bu konular üzerine konuştuk:
 Cinayetlerin son yıllarda artışının sebebini neye bağlıyorsunuz?

Kadın cinayetleri ülke ve dünya gündeminden bağımsız düşünülemez. Şuan ciddi anlamda şiddet ortamı oluşturuldu ve bu gittikçe artıyor. IŞİD zihniyetinin ve savaş ortamının yansımalarını görüyoruz. Örneğin; bir adam karısını öldürmek için evinin önüne bomba koyuyor, kadınlar işkence ile öldürülüyor. Yani kadın cinayetleri arttığı gibi kadınların öldürülme yöntemleri de gitgide canileşti. Bunda en önemli etkense, devlet yetkililerin bu soruna karşı çözücü adımlar atmayıp kadın düşmanı dili her yerde kullanıyor olmasıdır. Özellikle laiklik karşıtı söylemler sonrası bu dilin gittikçe kullanımı arttı. Doğurmayan kadın yarımdır, kadın kahkaha atmaz gibi kadınları toplumdan soyutlayıp kadına yönelik şiddeti körükleyici bu lafların yöneticiler tarafından ediliyor olması şiddeti de haliyle arttırıyor.

Devletin bu cinayetlerdeki konumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Talebiniz var mı?

Bu toplumsal bir sorun ve en geneli kapsayacak çözüm yolları da toplumsal olabilir. Bu anlamda devletin yasama ve yargı organının ciddi anlamda çalışması gerekiyor. Örneğin, toplumda Özgecan Yasası olarak bilinen kadın katillerine indirim uygulanmaması yönündeki yasanın çıkarılmasına yönelik adımlar atılmalı. Koruma Kanunu bizlerin sayesinde yürürlülüğe girdi, ancak etkin uygulanmıyor. Devletin tüm kolluk ve adli güçlerinin kanunun etkin uygulanmasına yönelik hareket etmesi gerek. Bunun dışında kadınlar en çok boşanmak isterken öldürülüyor. Mecliste kısaca bilinen adıyla Boşanma Komisyonu’nun kadınların boşanmasını zorlaştıracak değil, aksine olumlu adımlar atması gerekiyor. Anayasada cinsel yönelimlerin tanınması ve bu yöndeki saldırıların en aza indirgenmesi için gerekli çalışmaların başlatılması şart. Bu taleplerle ilerleyecek kadın çalışmaları ve Kadın Bakanlığı’nın kurulmasıyla kadına yönelik şiddetin en aza ineceğinden eminiz.



Medyaya baktığımızda ise, kamuoyunda yeterince duyulmamış olan haberlere çok fazla yer verilmediğini; kamuoyunda ses getirmiş haberlerin ise devamlı gündemde olduğunu görüyoruz. Şule Çet 2018 yılında, bilinen rakamlarla, öldürülen 440 kadından sadece biri. Kamuoyunda, özellikle babasının Twitter’da açtığı hesapta bulunduğu yardım çağrısıyla yankı uyandırdı. Hem ana akım medyada hem sosyal medyada, diğer kadın cinayetleri haberlerine göre daha görünür hale geldi.

ŞULE ÇET KİMDİR?

Şule Çet Gazi Üniversitesi Sanat Tasarım Fakültesi Tekstil Tasarımı 2. sınıf öğrencisiydi. 29 Mayıs 2018'de Ankara’daki bir plazanın 20’inci katından şüpheli bir şekilde düşerek yaşamını yitirdi.

 


Çağatay Aksu, daha önce işten çıkardığı Şule Çet’i işe alacağını söyleyerek iş yerine davet etti. Görüntülerden, Çet’in Çağatay Aksu ile yanlarında bulunan iki erkek B.Y. ve T.K. ile birlikte saat 23.54’te plazaya girdikleri, gece saat 01.30 sıralarında B.Y. ile T.K.’nin plazadan ayrıldığı, Aksu ile Çet’in ise orada kaldığı belirlendi. B.Y. ile T.K.’nin ifadelerine başvurulurken, Aksu adresinde bulunamadı.Çağatay Aksu ve arkadaşı Berk Akand gözaltına alındı. Aksu ifadesinde “Tutmaya çalıştım ama intihar etti” dedi. B.A. ise başka bir odada olduğu için olaylardan haberi olmadığını söyledi. Her ikisi de adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Aynı gece, Çet’in ev arkadaşını arayarak, “Beni ara ve acil gelmem gerektiğini söyle” dediği, 02.00’de ise “Buradan çıkamıyorum, adam bana takmış. Bırakmıyor” diye mesaj attığı öğrenildi.

4 Temmuz 2018’de Çet’in ölümünden önce tecavüze uğradığını gösteren otopsi raporu açıklandı. Çet’in kanında “uyumayı tetikleyen uyarıcı madde”, vücudunda boğuşma izleri, dokuz parmağının tırnak altında Çağatay Aksu’ya ait doku kalıntısı ve DNA bulguları tespit edildi.
3 Aralık 2018’de ise Çağatay Aksu ve Berk Akand hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı “kasten öldürme, cinsel saldırı ve hürriyeti tehdit” suçlarından müebbet ve 39 yıla kadar hapis cezası istedi. İddianamede Çet’e cinsel saldırıda bulunulduktan sonra darp edildiği ve camdan atıldığı belirtildi.
6 Şubat tarihinde Ankara 31. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülecek davada karar sonuca bağlanacak.
MEDYADA KADIN CİNAYETLERİ
Her geçen yıl artan kadın cinayetlerinin medyada çok az yer almasıyla birlikte; çoğu zaman haberin cinsiyetçi ifadelerle yazıldığını görüyoruz. Ana akım medyanın etik kurallara aykırı ve kadını ikincil konumda gören haberleri ataerkil düşünceyi beslemektedir. Kullanılan üslup, okuyucu kitlenin zihninde yer etmekte ve toplumu yönlendirmektedir. Ülkü Doğanay ve İlkay Kara’nın “Tecavüzün Münferit Bir Olay Olarak Çerçevelenmesi: Yazılı Basında Pippa Bacca Haberleri” çalışmasında; Türkiye’ de basında yer alan haberlerde, şiddetin yok sayıldığını ve metinlerin ataerkil düşünce sistemine hizmet ettiği sonucuna ulaşılmıştır.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ile yaptığımız röportaja dönersek kadın cinayetlerine medyanın tutumu üzerine, verilen mücadelenin başarılı olduğunu söylediler:
Yaşanan kadın cinayetlerinin ardından geleneksel ve sosyal medyanın tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Mücadelemiz sayesinde bu konuda büyük gelişme kat edildi. Kadın cinayetleri, gazetelerin üçüncü sayfa haberlerinde yer alır ve bu cinayetlere kadın cinayeti yerine aşk cinayeti, namus cinneti, koca vahşeti gibi terimler kullanılıyordu. Ancak konunun aslında politik olduğu, toplumsal sorun olan bu cinayetlere karşı toplumsal çözüm yolları üretilmesi gerektiği ve kadın cinayeti olarak tanımlanması gerektiği hususunda kamuoyu oluştu. Bu bizlerin mücadelesi sayesinde oldu.




ŞULE ÇET CİNAYETİNİN BASINA YANSIMASI
Şule Çet cinayetine baktığımızda ise medyada çok fazla yer bulduğunu, diğer kadın cinayetleri haberlerine oranla daha az cinsiyetçi ifadeler kullanıldığını söyleyebiliriz.


Haberlerin Dili
Gazeteler
Cumhuriyet
Hürriyet
Sabah
Cinsiyetçi
İfade Kullanım
3
4
3
Toplam Haber
12
18
10


Tabloda Şule Çet cinayetiyle ilgili Kasım ve Aralık aylarında en çok haber yapan gazeteleri ve haberlerinde kullandıkları cinsiyetçi ifadelere ne kadar yer verdiklerini görüyoruz.
Toplamda 10 haberde ‘lüks plaza’ vurgusu yapıldığını ve cinayetin meşrulaştırıldığını görmekteyiz. Şiddete dayalı söylemler ve cinsiyetçi ifadeler, toplumda egemen olan yapılar tarafından medya aracılığıyla toplumda meşruluk zemini kazanmaktadır. Kamuoyu bu ifadeler ve söylemler karşısında farkında olmadan tüketici konumundadır.
Etik ilkelerin yok sayılarak; cinsiyetçi, kadını ikincil konumda gören ifadelerin yer aldığı haberlerin gün geçtikçe artmasının başlıca sebebi hukuki yaptırımı olmaması denebilir. Kadına yönelik şiddetin ortadan kalkması, toplumsal düzeyde bir dönüşüm gerektirir. Bu dönüşüm için yapılacak çalışmaların odağında söylem olmalıdır. Söylemin yeniden doğru bir şekilde üretimi ve toplumun bu yönde bilgilendirilmesi şiddetin yaygınlığını ve yoğunluğunu azaltacaktır. Çünkü şiddet dilde başlar, en başından bu durumun düzeltilmesi toplumda büyük oranda etki yaratacaktır. Ve bu noktada medyanın önemli bir rolü vardır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

BİR UMUT BOSTANI: KÜLTÜRHANE